EVREN NASIL OLUŞTU?

Kitabı elime aldım 50 sayfaya geldim ve hala dünya nasıl oluştu kitabını okuduğumu düşünüyordum. Jeolojik süreçler ve ilk canlıları beklerken astronomi, astrofizik, gökadalar, yıldız oluşumu, ışık ve türevleri ile karşılaştım. Çok geç aydım ve kitaba çok zor devam ettim. Ancak kitap basit ve sade bir dille evreni ve oluşumu anlatıyor. Evrende gökyüzünde hiç gözüm yok. Tamamen ilgi alanımın dışında. Bu konulara ilgi duyanlar için harika bir özet kitap. Ama benim için zor biten bir kitap oldu. Bu arada  ODTÜ yayınevinin çok güzel ve fiyat olarakta uygun kitapları var. Bir inceleyin. 

https://liamsisara.blogspot.com

#okuduğunkitabıpaylaş
#bilgiylekalın
#arasınkitaplığı

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

George Orwell'ın en meşhur 2 kitabından. 1945 yılında yazılmış. Aslında siyasi bir yergi kitabı. 1984 ütopyasında olduğu gibi kitapta Stalin göndermeleri olduğu söyleniyor. Staline’de domuzlar üzerinden bir gönderme yapıyor. Yaklaşık 100 sayfalık bir metinde fırtınalar koparmış. Hayvan çiftliğinde insanlaştırılan pek çok karakter var. Hala kendini koruyan aramızda olan karakterler bunlar. İnsanlaştırılmış hayvanların yönettiği bir çiftliğin dönüşüm hikayesini bulacaksınız. Her şeyi insanlaştırmaya nede meraklıyız. Sadece canlıları değil cansızları da insanlaştırıyoruz. Gücün cazibesi, belki de büyüsü, yarattığı korkunun ikna ediciliği işleniyor. Uyum sağlama ve kabullenme konusunda yeteneklerimize gönderme yapıyor. Çok farklı fikirlerin de doğrulaması var. Herkesin bir şeyler bulabileceği, hak verebileceği bir kitap. Hayvanları bile değiştiren güç sarhoşluğunun insanlığı çarpmaması mümkün değil. 
Temelde iki duygu ya da özelliğimiz üzerinde durulmuş. Korku ve egonun benlikteki hükmü. İkisi de gücün etrafında dans ediyor. Belki de gücün hükmünde değilsin kendi yarattığın duyguların esirisin. Kişisel deneyime ve dışsal bilgiye dayalı yarattığımız korku duygusuyla, beslediğimiz ve eğittiğimiz  bilinç dışı halimiz gücün karşısında hızlıca ikna oluyor, kötülükleri görmezden geliyor. Belki de iç sesimizle kavga eden bilinçli halimiz masumdur.
Kitaplığınızda olması gereken bir kült.
https://liamsisara.blogspot.com/
#okuduğunkitabupaylaş
#bilgiylekalın
#arasınkitaplığı
#hayvançiftliği
#GeorgeOrwell

ÜRETME TÜKET

Yazar Dünya gazetesi köşe yazarlarından. Yıllardır tarım sektörü hakkında yazılar yazmakta. Tarım politikaları çalışan uzman, akademisyen ve meraklılarına şiddetle tavsiye olunur. Kitapta katılacağınız ve katılmayacağınız pek çok tespit olabilir. Bir gazeteci gözü ile yazıldığı için eksik öğrenilmiş bilgilerin ya da yanlış yorumların olduğunu düşünebilirsiniz ya da düşünmeyebilirsiniz. Bunlar sektörü ne kadar iyi tanıdığınızla ilgili. Bilgiye erişmek çok kolay istediklerinizi teyit etme yoluna gidebilirsiniz. Kitapta yer alan istatistiklerin tamamı güncel. Birkaç sene sonra güncellenmesi gereken bir kitabı okuyor olacaksınız. Yani ertelemeyin okuyacaksanız. 6 ay içinde 6 baskısını yapmış ve Türkiye’nin en meşhur tarım köşe yazarı tarafından kaleme alınmış. Ülkede tarım yazan 3 kişiden birisi ve en çok okunanı. Sadece şubat ayında 4 baskı yapmış.  Tarım ve Orman Bakanlığının neredeyse tüm birimleri hakkında ciddi iddiaları var. Bakanlıkta çalışan herkesin ilgisini çekebilecek nitelikte anlayacağınız. Yazarı takip ediyorsanız kitabın yazarın daha önceki köşe yazılarının bir ortalaması olduğunu hemen göreceksiniz. Benim için geçmişte yazdığı yazıların bir tekrarı oldu. Ama tarım politikalarına başlayacaklar için sürükleyici bir kitap. İyi okumalar.
#okuduğunkitabıpaylaş
#bilgiylekalın
#arasınkitaplığı

UTOPIA

“Aşırı doğruluk aşırı haksızlık getirir”
Ütopya kelimesinin mucidi Thomas More tarafından yazılmış. Orijinal kitap 2 bölümden oluşuyor ancak iş bankası yayınlarında 3 bölüm var. Üçüncü bölümde Mina Urgan tarafından yapılmış geniş bir değerlendirme mevcut. Thomes More ve yaşadığı dönemi anlamanızı sağlıyor. Aslında ütopyayı okuduktan sonra bu değerlendirme ütopyayı daha iyi yorumlamanızı sağlıyor. Tarihi gerçekler, kitabın yazılma gerekçesini ya da nasıl ortaya çıktığı hakkında ipuçları veriyor.
1478 yılında İngiltere’de doğuyor. Babası avukat. 20 yaşında kendisi de avukat oluyor. Ağır Katolik ama hümanist ve kendi çağına göre devrimci fikirleri var. İdama karşı bir hukukçu. Yargıç ve lordlar kamara başkanlığına yükselen bir kariyer. Ancak 8. Henry’in aşk acısı ile kurmak istediği Anglikan kilisesine karşı oluşu nedeniyle mutlu son ile bitmeye bir kariyer ile yetiniyor. Bu karşıtlığı canına mal oluyor. 8. Henry dönemi İngiltere tarihini mutlaka araştırın. Aslında İngiltere tarihini okumanızı tavsiye ederim. Dünya da dönen dolaplar biraz daha anlaşılır hale geliyor.
Kitap 8. Henry döneminde yaşanan yolsuzluk, yoksunluk, yoksulluk, düzensizlik, sahtecilik, merhametsizlik ya da hoşnutsuzlardan beslenmiş. Ütopyada bunlara yer yok çünkü. Rönasans döneminin yarattığı hümanist akımda etkili olmuş. Rönasansta ayrı bir konu. Kilise baskısına bir isyan bir baş kaldırış dönemi. Ortaçağdan çıkmış bir Avrupa için rönasans hakikaten müthiş bir dönem gibi dursa da katolik kilise 18. Yüzyılın sonuna kadar cadı avı altında kadınların diri diri yakılmasına vesile olacak etkisini sürdürmüş. Böyle bir kültür atmosferinde bir ütopya yazmak cesaret işi.
Ütopya yok olmayan mükemmel ülke yada kitabın anlatımıyla yaşanılası en ideal ülke anlamına geliyor. Bu kelime yazar tarafından türetilmiş. Dolayısıyla ütopya türünün ilk yazarı ve kitabını okuyacaksınız. Ütopyalar biraz kişisel. Thomes More ütopyası başkaları için distopya olabilir. Ya da tersi. Sanırım herkes kendi ütopyasını az çok biliyor. Tabi bu ne kadar özgür bir zihne sahip olduğunuz ile ilgili.  Platon(devlet), 1984, Yeni Cesur Dünya ve Otomatik Portakal okuduğum diğer ütopik/distopik kitaplar. Aslında her kitap bir parça ütopya değil mi? Bu arada bu ütopya Thomas More ütopyası sizin değil. O nedenle eleştireceğiniz çok şey çıkabilir. Panik yapmayın. Hak vereceğiniz çok yerler de yok değil.
“Bir halkın acıları, iniltileri ortasında keyif sürmek krallık değil, zindan bekçiliği demektir”
Üç kişi arasında geçen sohbeti okuyacaksınız.  Anversh Peter Giles, yarı gezgin Raphael Hythloday ve Morus arasında geçen uzun bir sohbet. Ütopyayı anlatan ise gezgin Raphale. Ütopyada 5 yıl yaşamış. Ütopyalıların savaş sistemleri, dinleri yada dine bakış açıları, törenleri, yasaları, gelenekleri, sağlık sistemleri, şehir planlamasına yaklaşımları, giyim kuşama olan yaklaşımları, soyluluk, yücelik ya da devletin şerefi gibi kavramlara nasıl baktıklarını görecek ve günümüz değerleri ile karşılaştıracaksınız. Beni en çok paraya, altına ve mücevhere olan bakış açıları etkilemişti. Altın kölelere zincir ve çocuklara oyuncak olmuş. Aslında güçsüzlerin sahip olabileceği bir metal olarak önemsizleştirilmiş. Kısacası altını, gümüşü ve mecevheratı kepaze etmek için ellerinden geleni yapmışlar.
“diğer ulusların tersine savaşta kazanılan şerefi şerefsizliğin ta kendisi sayarlar”
Savaşlara sebep olan paranın, altının, gümüşün önemsizleşmesi ile tüm korkuların, kaygıların, kuşkuların ve savaşların ortadan kalkacağına inanıyorlar.
“Tabiat, o eşsiz ana altın ve gümüşü yararsız, boş nesneler olarak çok derinlere gömmüş; oysa havayı, suyu, toprağı , iyi ve gerçekten yararlı olan her şeyi gözler önüne sermiştir”
Bir ziraatçı olarak en etkileyici bulduğum diğer konu herkesin yani hangi meslekten olursanız olun tarımsal üretimi bilmek zorunda olunması. Tarım ütopyada vazgeçilmez bir meslek olarak görülüyor. Ayrıca avlanmakta yasak sanırım Thomes More ilk hayvan hakları savunucusu da olabilir.  Detaylar kitapta.
#bilgiylekalın
#okuduğunkitabıpaylaş
#arasınkitalığı