Londra ve Paris'te Beş Parasız

Beş parasız
Açlığı, sefilliği, berbat otel, pansiyon ve diğer rezil kiralık  odaları Rus edebiyatında bolca okursunuz. Bu işin uzmanı Rus yazarlar gibi gelmiştir. Ancak George Orwell başka bir boyuta taşımış. İngiliz bir gencin Paris ve Londra'daki sefil günleri anlatılıyor. Okurken bolca halinize şükredeceksiniz. 

Kitap, kesintisiz sefilliği, yoksunluğu, yoksulluğu yok olan ne varsa sonuna kadar hissettiriyor. Ama bir şey katmıyor bazı bölümleri hızlı hızlı geçmek zorunda kaldım. Bir yerden sonra bu kadar sefillik anlatılmaz yaşanır diyorsunuz. Yazarım bu sefilliği deneyimlediğini düşünüyorum. 

20 yüzyılın armağanı modern köleliği anlatıyor. Dünyanın pek çok yerinde bu şartlarda yaşayan halen yüzbinlerin olduğunu düşünüyorum. 

Esere, 1984 beklentisi ile yaklaşmamakta fayda var. Bir distopya değil. Bir başkaldırı değil. Mutlu yada mutsuz bir son da yok. Farklı bir kulvar. 

#okuduğunkitabıpaylaş 

#arasınkitaplığı 

#bilgiylekalın 

siddhartha



Siddhartha özbenliğini keşfetmeye çalışan bir yolcu. Belli bir öğreti kültüründe yetişmiş bir çocuk bir genç. Kendi iç yolculuğunu gerçekleştiriyor. Doğu felsefesine meraklı batı kültürü üyelerinin yaptığı yolculuğun tersine bir durum var. Batı rasyonalitesi, fenni, bilimi yada kültürünün harmanlandığı dünyadan kendini bulmaya asyaya gidenlerin gerisine bir yolculuk bu. Asya hint felsefe durağında büyümüş bu genç yolculuğunun son duraklarından olan kent hayatının pratiklerinin tadına vardıktan sonra, özbenliğini bulabiliyor. Bir nevi dibi görüş olarak değerlendiriyor. Nefsinin isteklerine boyun eğen halinden duyduğu rahatsızlık onda manevi bir sıçrama yaratıyor. 

Kitabı covid günlerimde okudum. 1946 Nobel edebiyat ödülü var. Jüri üyelerini anlamak kolay değil. Felsefi bir derinlik aramayın. Felsefe kitabı değil elbet ama doğu felsefesi üzerine bir öykü. Nesnel gerçeklik üzerinden felsefi derinliğe ulaşan Siddhartha özbenliğini nesnelere eş tutup nefis terbiyesi yolunu seçmiş.

Son sayfalarda güzel tespitleri var. Okumaya değer ancak bilinmedik değil. Kitap bir taraftan kişisel gelişim öyküsü gibi de duruyor.  

#okuduğunkitabıpaylaş 

#bilgiylekalın 

#arasınkitaplığı 

uçurtma avcısı

covid pozitif nedeniyle hastanede yoldaş olan güzel kitab; 
Uçurtma avcısı


Anahtar kelimeleri sıralamak listeyi çok uzatır. Çok şey işlenmiş. Zor koşullarda okudum. Nefesim kendime zor yeterken, Emir ile Hasanın arkadaşlığı, acıları, Emirin korkuları  Hasanın taklid edilemeyen cesareti bana bir parça nefes oldu. Herkesin hataları var hatta itiraf edemediği ihanet ettiği dostlukları var. Emir bunu bir kenara atmayıp bu açık hesabı bir iyilikle kapatıyor. Hemde ne iyilik. 

Belki yaratılışından belki de ana rahminde bıraktığı cesaretinden ötürü korkarak yaşayan bir çocuğun acı dolu iç savaşını okuyacaksınız. Yalan, ihanet, yaranma ve kendini bulamamanın neden olduğu kavgaya şahit olacaksınız. Dış etkenleri unutmamak gerek. Anasızlık, gözde büyüyen dev bir babanın koca koca görünmez hatalarını da, iyi olmaya özlem duyan ama cesaret edemeyen bu ödlek çocuk çekecek. Sadece ailesimi, yaşadığı Afgan toplumu, kültürü, siyaseti o kadar çok şey etkilemişki. 
Çocukları yok eden acı çektiren hiç bir doğmayı, değeri ve öğretiyi kutsallaştıramayız. Nirengi noktamız çocuklar olursa analar babalarda acı çekmez. 

Kitapta çok şey var. 19. Bölüme kadar Emir cana çok kızacaksınız ama sabredin. Empati hanenize bir artı daha katacak harika bir kitap. 


#okuduğunkitabıpaylaş 

#bilgiylekalın 

#arasınkitaplığı 

KESİN İNANÇLILAR

Peşinen söylemek gerekir kitap sadece din eksenli kesin inanca sahip bireyleri ya da toplumları değerlendirmiyor. Tüm kitle hareketlerinin kökenini ya da ortak özelliklerini irdeliyor. 1950 li yıllarda yazıldığı için o döneme yakın olaylardan bolca örnek olsa da tarihsel bir yolculuğa da çıkacaksınız. Fanatizm, hoşgörüsüzlük, coşku, nefret ve olmazsa olmaz olan umut kitle hareketlerinin unsurları, sebepleri ve sonuçları. 
Kesin inançlılar ile kitle hareketleri arasındaki yoğun ilişkiyi, değişim ve ikame arzuları ile kitle hareketlerinin birbirleri ile değiştirilebilirliği üzerinden değerlendirmiş. Bu bölümler çok çarpıcı ve öğretici. Değişim arzusu siyasetçilerin çok fazla kullandığı bir sosyolojik bir argüman. Bulaşıcı olması işleri kolaylaştırıyor. Kitle hareketlerine  yardımcı olan bu duygunun derinliği de olmayabiliyor.  Değişim arzusu içindeki bireyler yaşadığı bir haksızlık ya da katlanmak zorunda olduğu küçük hoşnutsuzluklar nedeniyle dünya düzeninin değişmesini isteyebilir. Yaşadığı başarısızlığın nedenini bir başkasına, bir inanca, sisteme ya da kültüre yükleme eğilimi de değişim arzusunu besleyebilir. Bu kitabı değerlendirmek kolay değil buna kalkışmanın bedeli yeni bir kitapta olabilir. İlk bölümde kitle hareketlerinin neden cazip olduğu açıklanmış ikinci bölümde ise bu hareketi katılan gruplar sınıflandırılmış ve tanımlanmış sert bir dille. Katılmayacağınız yerler olacaktır bolca. Kitabı Freud’un Kitle Psikolojisi kitabından sonra okumanızı tavsiye ederim. Nerelere nasıl sürüklendiğimizi, hangi zaaflarımızın kullanıldığını, öz kimliğimizi neden ve nasıl terk ettiğimizi, topluluk içinde nasıl farklılaştığımızı ve kendimizi nasıl görmezden geldiğimizi belki de akladığımızı anlayacaksınız. Kesin inançlıların tarifi de pek hoşa giden cinsten değil. Ancak bu tarifi kitabın tamamını okuyunca anlıyorsunuz. Onu da okuyuculara bırakmak lazım.  
#okuduğunkitabıpaylaş
#bilgiylekalın

Tarımda Ne Ektiysek Onu Biçtik

İktisatçıların gözünden tarım sektörü ve politikaları. Dergide farklı üniversitelerden akademisyenlerin sektöre yönelik değerlendirmeleri var. Ali Ekber Yıldırım' ında klasik bir köşe yazısı. Son kitabından derlenmiş. Bu dergiye özellikle tarım ekonomistlerinin göz atmasında fayda var. Onların değerlendirmeleri daha kıymetli olacaktır. 
Dergide Siyez buğdayı üreticisi ile yapılan röportaj oldukça ilginç. Derginin sitesinde hangi avm lerde satıldığı yazıyor. İyi okumalar
#okuduğunkitabıpaylaş 
#bilgiylekalın 
#arasınkitaplığı 
#dergi
#iktisat

YAZMAK EYLEMİ

#YazmakEylemi
Yazmak bir eylemdir diyor yazar. Yazma eylemine meraklılar için çok keyifli bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Bir olayın 101 anlatımı var kitapta.  201 de olabilirdi 1001 de. Bu tamamen sizin hayal gücünüze kalmış. Algının, birikimlerin ve hayal gücünün anlatıma ne kadar yansıyabileceğini ya da bir olayı 101 pencereden belki daha fazla pencereden anlatılabileceğini daha da fazlasının olanaklı olabileceğini görüyorsunuz. Kitabı okuyup denemeler yapabilirsiniz. Yeni meydan okumalar hem de kendinize. Farkında olmadan kendi yazılarımda ve anlatımlarım da neleri kullandığımı da sorgulamış oldum. İlerleyen günlerde tekrar okuma ihtimalim çok yüksek.
#okuduğunkitabıpaylaş
#arasınkitaplığı
#kitap #kitaplar
#kitapoku #kitapönerisi
#bilgiylekalın
#FeritEdgü

YALANCI İLİŞKİLER

Bir aşk romanı. Ancak belli mesajlar verilmeye çalışılmış diye tahmin ediyorum çünkü bitiremedim. Tolstoy yazınca beklentide yüksek oluyor. Belki 40'lı yaşlarda aşk romanları sarmıyordur ya da Jose Saramago'nun Körlük kitabından sonra okunamıyordur. Rus edebiyatında yokluğa, yoksulluğa, çamura, kiralık tek odalara o kadar çok alıştım ki bu refah seviyesi bende şok etkisi yarattı. Yorumlardan anladığım kadarıyla benim bıraktığım sayfalardan sonra olay başlamış.  Gerçekle hayal edileninin farkının Mariya'da yarattığı tramvanın işlendiği söyleniyor. 17 yaşındaki bir kızın kendinden 20 yaş büyük birisi ile evlenme kararı, beklentileri ve beklentilerin yerle bir oluşu. Ne beklenilebilir ki ? Hangi çağ olursa olsun biyoloji değişmiyor. 17 yaşındaki çocuk delikanlıdan yüksek olgunluk ve bilgelik beklemekte anlamsız.
Ergen yaşlarda yaşanmışlıkları anlatan felsefi  ya da şaşırtıcı hikayeleri okumak isterseniz Çavdar tarlasında çocuklar ve otomatik portakala göz atın.
#okuduğunkitabıpaylaş
#bilgiylekalın
#arasınkitaplığı

KÖRLÜK

Kitabın adı açlık mı olsa!

Açlığın neden olduğu körlük
Acil ihtiyaçlarımızın neden olduğu anksiyete köşesinden döner dönmez medeniyet denen sahtelik başlıyor. Neler yok ki orada, tam bir illüzyon şenliği.
Var olduğunu düşündüklerini, varoluşsal korkularınla yok ediyorsun. Köklü bir medeniyetin derinliklerinde olduğunu düşünürken yüzeysel vahşiliğinde boğuluyorsun. Basitsin, sığsın, bir bakmışsın ki yüzeyselliklerinin(varoluşsal kaygıların) esiri olmuşsun.
Açlık ve korku en büyük patronun olur. Yüzyıllardır temellendirdiğin, üzerine tezler yazdığın medeniyet, aç hücrelerine yem olur. Kaybolursun.
Körlüğün ya da görünmez oluşun yarattığı özgürlüğün seni ne hale getirdiğini, çoğu anlamsız olan kaygılarını yok ettiğine şahit olursun.
Nobel ödüllü Yazar insan doğasının derinliklerine inmiş. Bana kalırsa bazı ezberleri de bozmuş. Örgütlenme, dayanışma ya da sosyolojik tahlillerle dolu bir kitap ancak asıl ilgimi çeken bireyin ne hale geldiğini, insandaki değişim ve uyum gücünü, bedensel körlüğün insanda ve toplumda neler yaratabileceğini, çoğu kuralın ve medeniyeti oluşturan unsurların dayatmalarla ya da aktif ve pasif şiddet uygulamaları ile ayakta kaldığını, zihinsel ya da düşünsel körlüğümüzün hep var olduğunu, medeniyet dediğimiz şenliği içselleştiremediğimizi düşüneceksiniz.
Okuduğum en etkileyici kitaplardan diyebilirim. Okumadan da filmini sakın ola izlemeyin. Eksik kalır.

#okuduğunkitabıpaylaş
#arasınkitaplığı
#bilgiylekalın

ÖLÜMSÜZ KARDEŞİN GÖZLERİ

Kendi Mükemmelinize ulaşamayacağınızı anlatan çok kısa bir biyografik öykü.  Yazarın #stefanzweig en az bilinen kitaplarından. Hiç olmanında çare olmadığını, var olduğunuz müddetçe arınamayacağınızı anlatıyor. Günahsız bir ömre talip olanların ne büyük acz içinde olduğunu, toplumdan kaçarak arınmanın pekte mümkün olmadığını anlatıyor.
Kendini bulma yolculuğu için, mahkum ettiği bir suçlu ile 30 günlüğüne yer değiştirerek inzivaya çekilen Adalet Kaynağı Virata 18. Günde  büyük bir gürültü ile kendini buldu. Ya buradan çıkamaz ve burada ölürsem düşüncesi hükmetti 12 gün. Acıların, inancının ve adalet felsefesinin eşlik ettiği  düşünsel yolculuğu varoluşsal kaygıları ile sarsıldı. Ölüm, özgürlük, yalıtım ve anlamsızlık anksiyetesi tüm bedenini sarstı 12 gün boyunca. Ne Bin Suretli Tanrısı ne adalet duygusu ne de yanlışlıkla öldürdüğü kardeşi vardı aklında. Yaşama devam etme duygusuna esir olmuştu. #stefanzweig buna yaşama arzusunun kendini göstermesi diyor. 18 gün boyunca gürültücü  bilinç üstü düşsel hali yerini bilinç dışı haline bıraktı. Varoluşsal kaygılarına teslim oldu. 30 günün sonunda bu kaygılarından kurtulur kurtulmaz 18 günlük edinimlerine sarıldı yeniden. 
Hiç bir eylemin adaletli olamayacağı duygusu ile hiç bir şeye sahip olmak istemedi. Tüm isteklerinden arınmayı hatta başkalarına örnek olup onun getirebileceği sorumluluklardan bile kaçınmak istedi. Ancak irade ve arzularından arınacak kadar özgür olmanın verdiği zararı da anlayarak unutuldu Virata. 

https://liamsisara.blogspot.com/?m=1

#okuduğunkitabıpaylaş 
#bilgiylekalın 
#arasınkitaplığı 

EVREN NASIL OLUŞTU?

Kitabı elime aldım 50 sayfaya geldim ve hala dünya nasıl oluştu kitabını okuduğumu düşünüyordum. Jeolojik süreçler ve ilk canlıları beklerken astronomi, astrofizik, gökadalar, yıldız oluşumu, ışık ve türevleri ile karşılaştım. Çok geç aydım ve kitaba çok zor devam ettim. Ancak kitap basit ve sade bir dille evreni ve oluşumu anlatıyor. Evrende gökyüzünde hiç gözüm yok. Tamamen ilgi alanımın dışında. Bu konulara ilgi duyanlar için harika bir özet kitap. Ama benim için zor biten bir kitap oldu. Bu arada  ODTÜ yayınevinin çok güzel ve fiyat olarakta uygun kitapları var. Bir inceleyin. 

https://liamsisara.blogspot.com

#okuduğunkitabıpaylaş
#bilgiylekalın
#arasınkitaplığı